19 Ağustos 2017 Cumartesi

Pollyanna Harikalar Diyarında



     Günlerden bir gün bizim bilinirin dışında çok da güzel olmayan, aklı yarım çalışan, ama nerde bir gereksiz, tehlikeli iş varsa hemen oraya atlayan Pollyanna'nın önünde bir kapı açılmış. 


     
                
 Pollyanna bir anda Alice sanmış kendini. Bu kapıdan girebilirim, gönlümce dolaşabilirim sonra istediğim zaman da çeker çıkarım demiş. Yalnız tek girmek de pek akıl karı olmadığı için arkadaşını da tutmuş kolundan , peşinde sürüklemiş. 


 Kapıyı bir açmış ki, mavi ışıklar her yeri kaplıyormuş. O kadar değişik farklı bir dünyaymış ki, herkes mutlu görünüyormuş ve fonda sürekli eğlenceli müzikler varmış. Burada herkes dış dünyadan farklı ve herkesin farklı telaşları, farklı sevinçleri varmış. Arkadaşı anlamış bu işte bir terslik olduğunu, ne kadar gitmeye onu ikna etmeye çalışsa da Pollyanna bir o kadar dirençliymiş. Yılmadan bu dünyada geziyor, yeni şeyler öğreniyormuş. Arkadaşını sürekli ''şurada çok güzel elmaslar var bunları toplayalım sonra gideriz '' diye oyalıyormuş. 






Ne var ki işler hiç de planladığı gibi gitmemiş. Aşık olmuş burada Pollyanna. Görünürde var olan, ama aslında hiç olmayan birine...



 Bundan sonra işler daha da karmaşıklaşmış. Arkadaşı çoktan bırakıp gitmiş bu dünyadan. Bir başına kalmış ışıkların arasında. Ama gün geçtikçe bu ışıklar Pollyanna'ya daha cazip gelmeye başlamış.







 Günler geçtikce insanların yüzünde bir gariplik sezer olmuş. Burada kimsenin yüzü gerçek değilmiş ve hepsinin suratında birer maske asılı olduğunu farketmiş. Bu gerçekse yüzüne tokat gibi çarpmış. Harikalar diyarı sandığı yerin aslında onun kanını emen, duygularını sömüren bir yer olduğunu ise çok geç anlamış. Ne yazık ki ne kadar arasa tarasa da kapıyı bir türlü bulamamış Pollyanna. Ne zaman gitmek istese hep bir şeyler engel olmuş. Çıkmaya çalıştığı kapının önünde topuklarıyla şekerler ezmeye başlamış sonunda. 





   Artık iyice bu sevmediği dünyaya ait hissetmeye başlamış kendini. Gitmenin yollarını değil, kalmanın bahanelerini arar olmuş. Ancak bu ışıklar ve fondaki müzik gittikce onu eziyormuş ve Pollyanna altında küçücük kaldığını hissediyormuş. Gün geçtikce küçülüyormuş. 


 Burada kendine yakın hissettiği tek bir arkadaşı varmış. Bir gün onunla planlar yapıp zincirlerini kırmaya karar vermişler. Bir merdivenden çıkıp buradan kurtulacaklarını sanmışlar fakat çıktıkları  yerin buranın bir üstü olduğunu bilmiyorlarmış. 



 Zaten küçülen Pollyanna burda daha da küçülmüş ve artık görünemez hale gelmiş. 

   
   ve bir gün nereden geldiğini bilmediği bir tekmeyle hiç bilmediği bir yere savrulmuş. Sonunda o merak ettiği ışıklı rengarenk fakat korkunç dünyadan çıkmış , yalnız çıkışı kendi ayaklarıyla kapıdan yapmadığı için hala ne hissedeceğini bilemiyormuş. Yaşadığı deneyim sanki bir film gibi , koskoca bir yılda geçen zaman dilimi sadece bir saat gibi , kısaca her şey tam anlamıyla bir fiyaskoymuş. 


  Pollyanna şimdi kendi evinde, kendi masalında. Kendi sayfalarını yeniden yazmak için kalemlerine mürekkep doldurmaya çalışıyor. Ancak o dünyada kalbinin yarısını ve insanlara olan inancını kaybetti .


         ve bir daha hiçbir şey onun için eskisi gibi olmayacak...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kaza Geliyorum Demiyormuş

hepinize merhaba arkadaşlarım,canlarım Ben yine birkaç gün aradan sonra sizlerleyim. Üstelik bu sefer çok güzel haberlerle geldimmmm! diye...